Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun 8 Kasım’da açıklayacağı genişleme paketinde Birliğin daha da büyümesinin yolunun açılması beklentisi artıyor. Ancak bir yandan da bu büyümenin getireceği zorluklar karşısında AB’nin işlevselliğini sağlayabilmek için bazı üyelere “acı verecek” yeni reformlar yapılması talebi giderek daha fazla dile getiriliyor.
Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’ya saldırısından sonra 27 üyeli AB’nin genişlemesine yönelik çalışmalar hız kazandı. Rusya’nın Avrupa’daki etkisini önlemek için Batı Balkanlar ile Ukrayna ve Moldova’yı AB’ye dahil etme sürecine hız verildi. Haziran 2022’de Ukrayna ve Moldova aday ülke ilan edilirken Gürcistan’a adaylık verilmese de AB yolunda ilerlemesi halinde daha sonra adaylık statüsü verilebileceği açıklandı.
AB Komisyonunun 8 Kasım’da açıklayacağı genişleme paketinde Ukrayna ve Moldova ile üyelik müzakerelerini başlatmak üzere adım atması ihtimali güçleniyor. Brüksel’in Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerinin başlatılmasını önermesi bekleniyor. Ancak bu iki ülkenin önüne bağımsız yargı, azınlık haklarının korunması ve yolsuzlukla mücadelenin artırılması gibi şartların koyulacağı belirtiliyor.
Ukrayna, katılım müzakerelerinin başlatılması kararının aralık ayındaki AB Liderler Zirvesi’nde çıkması için bastırıyor. AB üyelerinin büyük çoğunluğunun buna sıcak baktığı ifade ediliyor.
Gürcistan için beklenti yüksek
Gürcistan’a ise AB adaylığının verilmesi önerisine yönelik beklenti artıyor.
Bir AB yetkilisi, AA muhabirine, AB Komisyonu içinde Gürcistan’a adaylık statüsü verilmesi eğiliminin güçlendiğini söyledi.
Gürcistan’ın adaylık ihtimalinin giderek yükseldiğini belirten AB yetkilisi, bunun 8 Kasım’daki genişleme paketi içinde yer alabileceğini ifade etti.
Reform ihtiyacı
Birçok üye ülke, gelinen jeopolitik durumda AB’nin büyümesinin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor. Ancak bu büyümenin AB için getireceği zorluklar var. Bu zorlukların aşılması için reform ihtiyacı öne çıkıyor.
Başta Almanya, Fransa, İspanya ve Portekiz gibi Batı Avrupa ülkelerinden gelen reform baskısı artıyor. Almanya bu kapsamda hafta içinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da katıldığı “AB Genişlemesi ve Reformu” başlıklı toplantı düzenledi. Toplantıya ev sahibi Almanya, Finlandiya, İsveç, Çekya, Ukrayna, Slovenya, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya, Gürcistan ve Kosova dahil yaklaşık 20 ülkenin dışişleri bakanları katıldı.
AB’nin lokomotif üyelerinden Almanya başta olmak üzere büyük ülkelerin endişesi, genişleme iştahı ve iradesi artarken reform yapılmazsa üye sayısı arttıktan sonra AB’nin işlevsiz ve verimsiz bir hale dönüşme riski taşıması.
Birkaç yıl sonra 27 üyeden 30 veya daha fazla üye sayısına çıkıldığında “başta karar alma mekanizmaları” olmak üzere AB’nin bu kadar fazla ses ve sorun içinde uyumlu ve verimli işlemesinin zor olacağı görüşü hakim.
Mevcut durumda zaten Doğu Avrupa ile Batı Avrupa ülkeleri arasında hukukun üstünlüğü, demokrasi gibi konularda zaman zaman ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve küçük ülkelerin kendi gündemleri için veto haklarını kullanarak bazı kararları engellemeleri veya geciktirmeleri gibi AB’nin işleyişini yavaşlatan durumlar ortaya çıkabiliyor.
Nitelikli çoğunluk mu geliyor?
Bu kapsamda dile getirilen “acı verici” reformlar içinde, karar alma mekanizmasında bazı alanlardaki “oy birliği şartının” kaldırılması bulunuyor.
AB üyeleri, başta dış politika ve mali konular olmak üzere bazı alanlarda karar alırken oy birliğinin sağlanması gerekiyor. Bir üyenin veto etmesi halinde AB karar alamıyor ve tıkanabiliyor.
Almanya gibi ülkelerin önerisi, mali konular ve dış politika gibi alanlarda bu tıkanıklıkları aşmak için “nitelikli çoğunluk” modeline geçmek.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un da dediği gibi 30’dan fazla üyeli bir birlik haline geldiğinde “AB’nin bloke edilme riski artacak ve bu risk belki de yönetilemez hale gelecek.”
Ancak şu anda veto hakları bulunan küçük üyelerin nitelikli çoğunluğa geçmeye nasıl ikna edileceği ciddi bir soru işareti.
AB kurumları şişiyor mu?
Genişlemede, zaten şişkin olduğu düşünülen AB kurumlarının daha da büyüyeceği ve bu şişkinliğin üye ülkeler için yeni yükler oluşturacağı endişesi de var. Almanya, AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’nun giderek daha da büyümesini istemiyor.
Mevcut durumda AB’nin Bakanlar Kurulu gibi çalışan AB Komisyonu, 27 üye ülkenin verdiği birer üyeden oluşuyor. Her Komisyon üyesi farklı alanlardan sorumlu şekilde çalışıyor.
Ancak 30’dan fazla ülke olduğunda AB Komisyonuna yeni üyeler verilmesi, bu kişilere yeni ekipler atanması, yeni sorumluluk alanları yaratılması ve yeni binalar, yeni çalışanlar gibi birçok etken ortaya çıkacak.
Ayrıca Avrupa Parlamentosundaki milletvekili sayılarının da artacak AB nüfusuyla orantılı şekilde yükselmesi gerekecek. Bu da yeni milletvekillerinin yanı sıra yeni çalışanlar, yeni tercümanlar, artan bürokrasi ve mali yük olarak AB’nin karşısına çıkacak.
Almanya, her ülkenin AB’de bakana eş değer olan bir “Komisyon üyesi ataması” ilkesinden vazgeçilmesini öneriyor.
Baerbock, bu konuda, “Bunun üstesinden gelmek cesur kararlar almayı gerektiriyor. Hem de hepimiz için. Benim ülkem Almanya gibi bir ülke için bu şu anlama gelebilir. Bir süreliğine bir komisyon üyesinden vazgeçmeye hazırız.” dedi.
AB’ye aday 8 ülke var
Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg tarafından 1951’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu olarak kurulan ve 1957’de Avrupa Ekonomik Topluluğuna dönüşen, daha sonra yıllar içinde katılımlarda Avrupa Birliği halini alan Avrupalı ülkeler grubunun son genişleme dalgası, 2004’te 10 ülkenin katılımıyla yaşanmıştı.
AB’nin tarihindeki en büyük genişleme dalgasında Çek Cumhuriyeti, Estonya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Letonya, Litvanya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya, Birlik üyesi olmuştu. 2007’de Bulgaristan ve Romanya’nın katılımıyla AB’nin üye sayısı 27’ye çıktı. 2013’te Hırvatistan katılınca AB üye sayısı 28’e ulaştı. İngiltere’nin 2020’de ayrılmasıyla sayı 27’ye düştü.
Şu anda AB adayı ülkeler ise Batı Balkanlar’dan Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek ve Sırbistan’ın yanı sıra 1999’dan beri Türkiye ve 2022’den bu yana Ukrayna ile Moldova.
Gürcistan ve Kosova ise potansiyel aday ülkeleri oluşturuyor.